top of page

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ

  • Av. Oktay Cindioğlu
  • 18 Ağu 2020
  • 3 dakikada okunur

· İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDIR?

Kamuoyunda “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan sözleşmenin, resmi adı, “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. Sözleşmenin ilk akla gelen özelliği, kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olmasıdır. Özetle, İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadınların her türlü şiddetten korunması, kadınlara yönelik şiddetin faillerin kovuşturulması, yargılanması ve cezalandırılmasına ilişkin hükümler içermektedir.

· SÖZLEŞME NEREDE, NE ZAMAN IMZALANDI?

11 Mayıs 2011’de imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi’ne ilk imzayı Türkiye adına, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu attı. Sözleşme İstanbul’da imzalanmıştır. Sözleşmeyi ilk imzalayan diğer ülkeler Avusturya, Almanya, Yunanistan, İzlanda, Karadağ, Portekiz, Finlandiya, Fransa, İspanya, İsveç, Slovakya ve Lüksemburg. İstanbul Sözleşmesi, başta Türkiye olmak üzere dünya genelindeki kadın hareketlerinin en önemli somut kazanımı olarak görülüyor.

· İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NİN AMACI NEDİR?

-Avrupa Konseyi’nin, kadınlara yönelik şiddet ve ev içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin bu yeni sözleşmesi, ciddi bir insan hakları ihlali oluşturan bu sorunu en kapsamlı şekilde ele alan bir uluslararası anlaşmadır. Bu tür şiddete sıfır tolerans gösterilmesini hedeflemektedir ve Avrupa ile onun sınırlarını da aşan geniş bir alanda daha güvenli yaşanabilmesini sağlama yolunda önemli bir adımdır.

Şiddetin önlenmesi, mağdurların korunması ve şiddet uygulayanların adalete teslim edilmesi, bu sözleşmenin temel taşlarını oluşturmaktadır. Ayrıca, toplumun her ferdini, özellikle de erkekleri ve erkek çocuklarını, tutumlarını değiştirmeye davet ederek, bireylerin vicdanlarını ve düşüncelerini değiştirmeyi amaçlamaktadır. Esas itibariyle, erkeklerle kadınlar arasında daha fazla eşitlik sağlamaya yönelik çağrının yeniden yapılmasıdır; zira kadınlara yönelik şiddetin kökleri, toplumda erkek ve kadın arasındaki eşitsizliğe dayanmakta ve bir hoşgörü ve inkar kültürünün sonucu olarak sürdürülmektedir.

· İSTANBUL SÖZLEŞMENİN DEVLET DÜZEYİNDE TALEPLERİ NELERDİR?

Ø Önleme - Kadınlara yönelik şiddetin kabullenilmesine neden olan tutumların, toplumsal cinsiyet rollerinin ve klişelerin değiştirilmesi;

- Mağdurlar üzerinde çalışan profesyonel kadroların eğitilmesi; - Farklı şiddet türleri ve bunların travma yaratıcı özellikleri hakkında farkındalık yaratılması; - Eğitimin her kademesinde, eşitliği ele alan konuların ders müfredatına dahil edilmesi; - Halka ulaşabilmek için STK’larla, medyayla ve özel sektörle işbirliği yapılması.

Ø Koruma -Tüm tedbirler içinde, mağdurların ihtiyaçlarına ve güven içinde olmalarına en büyük önemin verilmesinin sağlanması; - Mağdurlara ve çocuklarına psikolojik ve hukuki danışmanlığın yanı sıra tıbbi yardım da sağlayan özelleşmiş destek hizmetlerinin düzenlenmesi; - Yeterli sayıda sığınma evinin tahsis edilmesi ve günün her saati kullanılabilecek ücretsiz telefon yardım hatları sağlanması.

Ø Yargılama - Kadınlara yönelik şiddetin suç sayılmasının ve gerekli cezaların verilmesinin sağlanması; - Gelenek, töre, din, yada “namus” gerekçelerinin, herhangi bir şiddet eyleminin bahanesi olarak kabul edilmemesinin sağlanması; - Soruşturma ve yargılama sürecinde mağdurların özel koruma tedbirlerinden yararlanmalarının sağlanması; - Kolluk kuvvetlerinin yardım isteyenlere anında yardıma gidebilmelerinin ve tehlikeli durumlara yetkinlikle müdahale etmelerinin sağlanması.

Ø Bütüncül politikalar - Yukarιda belirtilen tüm tedbirlerin kapsamlı ve koordineli politikaların bir parçası olmasının sağlanması ve kadına karşı şiddete karşı bütüncül bir mukabelede bulunulmasının temin edilmesi.

· SÖZLEŞME KAPSAMINDAKİ SUÇLAR NELERDİR?

Sözleşme taraf devletlere, aşağıda belirtilen davranışlara yönelik cezai veya başka bir hukuki yaptırım öngörmeyi zorunlu kιlmaktadιr:

- ev içi şiddet (fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik) - taciz amaçlı takip; - tecavüz dahil, cinsel şiddet; - cinsel taciz; - zorla evlendirme; - kadınların sünnet edilmesi; - kürtaja zorlama ve kısırlaştırmaya zorlama.

· AVRUPA’DAKİ TARTIŞMALAR

Avrupa Konseyi üyesi olup sözleşmeyi imzalamamış sadece iki ülke var: Rusya ve Azerbaycan.

Sözleşmeyi imzalamış olup henüz onaylamamış ülkeler ise Bulgaristan, Çekya, Macaristan, Ermenistan, Letonya, Litvanya, Lihtenştayn, Moldova, Slovakya, Ukrayna ve Birleşik Krallık.

Bu devletlerin sözleşmeyi imzalamama ya da imzalasalar da onaylamama nedenleri büyük ölçüde iktidardaki popülist - muhazafakâr hükümetlerin siyasi hesaplarından veya kilisenin baskısından kaynaklanıyor. Bulgaristan'da Anayasa Mahkemesi, "Bulgar anayasası ile uyuşmuyor" gerekçesiyle 2018 yılında sözleşmenin onay sürecini askıya aldırdı. Slovakya’da ise parlamento 2019 yılında sözleşmenin onaylanmasını reddetti. Çekya ve Baltık ülkelerinde Katolik Kilisesi onay sürecine karşı çıkmaktadır.

· SÖZLEŞME İÇ HUKUKTA NASIL UYGULANIYOR?

Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) ağırlaştırıcı sebepler konusunda İstanbul Sözleşmesi’ne göre çok dar düzenlemelere sahip olduğunu görüyoruz. Örneğin, TCK’da kasten öldürme ve yaralama suçlarının üstsoy veya altsoydan birine ya da eşe veya kardeşe karşı işlenmesi ağırlaştırıcı sebeplerden biri. Nitelikli cinsel saldırı dediğimiz tecavüz suçu bakımından ise bu ağırlaştırıcı sebebin karşılığı “üçüncü derece dahil kan veya kayın hısımlığı”.

Oysa İstanbul Sözleşmesi, şimdiki ya da eski eşe karşı, ailenin herhangi bir ferdi tarafından ya da mağdurla evli olup olmadığından bağımsız olarak ilişki içinde bulunan sevgili, nişanlı gibi kişiler tarafından ya da aile üyesi olsun olmasın mağdurla aynı evde yaşayan kişiler tarafından işlenen suçlar bakımından da ağırlaştırıcı sebeplerin uygulanmasını gerektirir. Ancak, uygulamada ağırlaştırıcı sebeplerin uygulanmadığı görülmektedir.

Sözleşme ayrıca şiddete maruz bırakılanlara failden tazminat talep etme hakkı tanıyor. Ciddi bedensel zararlar söz konusu olduğu zaman ise failden ya da sigorta gibi başka bir yerden karşılanamayan zararların Devlet tarafından karşılanması gerektiği düzenlenmiştir.

Kadınların babaların çocuklarını ziyaret hakkını kullanırken saldırılara açık hale geldiği örnekler dolayısıyla Sözleşme, ziyaret ve vesayet hakkının düzenlenmesinde yalnızca çocuğun ya da babanın değil şiddete maruz bırakılan kadının haklarının ve güvenliğinin de dikkate alınması gerektiği konusunda son derece açık. Böylece gerek boşanma öncesinde gerekse de boşandıktan sonra baba-çocuk ilişkisinin kadınların güvenliğini tehlikeye düşürmesinin önüne geçilmek hedefleniyor.

Sonuç olarak, İstanbul Sözleşmesi, iç hukukta uygulanabilirliğinin sağlanması halinde, kadına yönelik şiddetin önlenmesi açısından, önemli bir düzenlemedir.

 
 
 

Yorumlar


Son Paylaşımlar
Miras Hukuku
İş Hukuku
Aile Hukuku
İş Hukuku
bottom of page